okuma Okunma [5531]

BİRÇOK HASTALIKLARA ŞİFA REÇETESİ

BİRÇOK HASTALIKLARA ŞİFA REÇETESİ

Biz eski derviş kardeşlerimize tarikkattan zikirden çok söz etmişizdir. Ancak tarikata cemaate yeni gelen kardeşlerimize tarikkaten pek söz etmedik yâda az söz ettik. Çünkü bizim hedefimizde insanları kendimize bağlamak değil insanları hakka bağlamak var. Zaten tarikatın aslı usulü de ırmaklar vasıtasıyla suların deryaya ulaştığı gibi kulu hakka ulaştırmaktır.

Zikrin tarikatın sohbetin amacı hedefi aslı bu! Diyer bir deyimle tarikat, insana insan değerlerin koruma ilmini öğretme okulu, usulü, mektebi, yurdu, yuvası vesaire!

Aslında tarikat Cenabı hakk’ın insanlara sunduğu bir yakınlık kalkanıdır.

 İnsanın değeri ne ile ölçülür? Bunları insan kendi kendine sorgularsa kendisindeki insani değerleri veya kaybettiği değerleri belki anlama şansı olur. Mesela iman Allah’u Teâlâ’nın insana verdiği değerlerden bir değer hediyelerden bir hediye hem de cennet hediyesidir. Ruh Cenabı Hakk’ın ruhundan yaratılmış lütfuyla keremiyle yaratılmış kerametle donatılmış bir varlıktır.

Ve yine edep hayâ akıl gibi cevherler Allah’u Teâlâ’nın insanlara vermiş olduğu ilahi bir hediyedir ve değerdir. Bu değerleri Cenabı Hakk insan haricinde hiçbir varlığa vermemiştir. Dolayısıyla tarikatı aliyede bu değerleri insana koruma ilmini sanatını edep ve hayâsını usulünü öğretilir.

Tarikata gelen yâda bizim Türkiye’deki tarikat anlayışı böyle değil. Türkiye’deki tarikat anlayışı itikata ve ihlasa ters olduğundan tarikatta palavralar başlamış!

Kardeşlerim yanlış anlaşılmaması için tekrar ediyorum tarikat itikata ve ihlasa ters demiyorum!

Bu günün bu asrın insanların düşünceleri tarikat anlayışına tarikat ihlasına uygun bir düşüncede değil!

 Örnek verecek olursak, bu gün tarikata gelen insanların geneli bir şey görmeye, bir şey almaya gelir.

Halbuki; tarikatta insana insanüstü bir şey verilmez. Tarikatta insana verilen nimetler demin söyledim Allah’u Teâlâ’nın, insanı diğer mahlûklardan şerefli kılan değerleri koruma düşüncesi fikri zikri aşılanır ve insan o fikirlerle Allah’ın razı olduğu insan olur.

Kuldaki zikir fikir hak rızası olunca Cenabı Hakk’ın rahmet rıza nazarı kuluna erişmiş olur.

Bu değerleri korumayan insanlar ise Allah’u telanın gazabına müştak olurlar.

Şimdi bizim ülkemizde tarikata davet edenler, olacaksın bulacaksın gibi vaadle davet ediyorlar. Diğer,  vaadler ise olacaksın, göreceksin, bileceksin! Bizim şeyhimiz nazar edecek falan olacak, filan olacak vaatleri var. Bu vaatler insanların tarikat ahlakını ve Cenabı hakk’ın kendisine vereceği nimetlerden insanları mahrum bırakan nefsin sinsi tuzaklarıdır.

Aksine tarikatler vaat edilme yeri değildir. Tarikata insan Allah’a kulluğu öğrenmek için gelirse yol alır. Allah rızasını kazanmaya niyet edersek yol alır. Allah rızasını kazanma gayreti olursa Cenabı Hakk o kula nimetler ihsan eder.

Bu nimet ne olur? Bu nimet her şey olabilir. Kimine dünya malı verilir, kimine manevi rızık genişliği verilir, kimisine beceri verilir, kimisine ilim verilir, kimisine ihlas, kimisine amel, kimisine hiç hatırımıza gelmeyen nimetler sunulur.

Bu da insanın kendi niyetini düzelttiği kadar ihsan olunur onun ötesinde hiç kimse bir şey veremez ve alamaz.

Allah dostlarının görevi ve amacı Allah’ın kullarına açtığı ilahi nimet kapılarından kendisine tabi olan dervişlerine faydalı olmaktır.

 Öyleyse kul bu gibi meclislere  gelirken düşüncesinde Allah’a kulluk gibi bir bir şeref, peygamberimize ümmetlik gibi bir devlet, evliyanın himmetine talip olarak evliya’ya manevi evlat olma bahtiyarlığını kazanma arzusu olmalıdır. Allah (cc) de o kulunu şereflendirme arzusu ile yüceltsin!

İşte o zaman bu tarikat meclisinden, zikir meclisinden, Allah’u Teâlâ’nın kendisine sunmak istediği her nimeti almaya layık görülsün!

 Dolayısıyla tarikat meclisine gelen insanlar bir evliyanın sevgi ve muhabbeti ile ibadetteki zenginliğe, gönlünde huzur zenginliğine, şefaat ve muhabbet zenginliğine, sahip olabilsin.

Ancak kardeşim gönlündeki zenginliği bilmiyor ki gönlüne bir nimet sunulunca şükredebilsin!

Kardeşlerim kul bu tarikatı aliyede gönül zenginliğini, duygu düşünce zenginliğini idrak ederek geçici arzu ve heveslerden vaz geçiriliyor. Aynı zamanda bu bir eğitimdir, öğretimdir.

Bu şerefli okulu, yani Allaha yakınlık, Rasulullaha yakınlık okulunu okul saymayanlar dünya hayatını nefsinin esiri olarak geçirirlerde hiç haberleri olmaz; hatta bu zavallı kişiler kendilerini mana aslanı zannederler. Hiçbir Allah adamını beğenmezler, onlarda daima kusur ararlar. Bu sözleri söylerken dervişlerden kahramanlık hisleri geliyor gönlüme; derviş kardeşlerim bu söylediğim tuzaklara düşenlerin bir çoğu dervişlerdendir. Baksanıza etrafınıza hangi derviş hangi şeyhi olumlu ve Allaha yakın olarak  görüp kabullene biliyor?

Etrafınızdakilere bakarsanız bu hakikatleri görüp idrak edersiniz de belki kendinizi beğenmekten biraz olsun vaz geçersiniz.

Tarikatı aliyeye yeni gelen kardeşlerimiz yüce Mevla bazı nimetler ihsan ederek o kişinin çirkin düşüncelerini bertaraf ediyor, kendisinden çirkin düşünceler alınan dervişlerin birçoğu bedeninde bir hafiflik hissediyor.

Bu hafiflik aslında o dervişin halis niyetinden sözündeki samimiyet ve sadakatinden dolayı günahlarının affedildiğinin alametidir. Ve günahı affedilen kişiler kendilerini günahlı görmeye başlarlar. Eğer bu halin ilahi bir ihsan olduğunu ona birisi hatırlatmassa o kişi birçok hatalara düşerek dervişlik sırlarından ve yolundan mahrum kalır. Daha sonra da dervişlere muhalefet edenlerin oyuncağı olur.

Peki kardeşlerim dervişlere bu gibi hallerin güzelliklerini yada çirkiniklerini kim haber verecek?

Elbetteki şeyhi haber verecek!

Peki bu asırda maalesef öyle dervişler varki on sene, on beş senelik dervişim diyor ama maalesef şeyhini bir yada iki defa uzaktan görebilmiş; sorarım size bu dervişi kim uyaracak? Maalesef bu kişileri uyaran şeyhi olmadığı gibi o kişileri uyaranları da kendilerine düşman olarak algılıyorlar ve Allahın rahmetinden uzaklaşmaları mukadder oluyor!

  Zaten insanın bedenini insana yük eden, yoran insanın çirkin düşüncelerdir.

 Kendisini hafif hisseden kardeşim bu halin nereden geldiğini anlamayarak kendini bir şeye verme ihtiyacı duyuyor. Aslında bu o kardeşimizin duygularındaki günah kirinin ve duygularında Allah’a uymamanın çirkinliklerin boşaltıldığının alametidir.

Ve kul bu kapıda dolmayı beklemeli dolmayı beklerken; yani rıza ile sevgi ile muhabbet ile dolmayı beklemeli; bu defa o kul kendisinde bir boşluk hissederek hanım kardeşlerimizin çoğunu görüyorsunuz dünya işine atılarak kendini mahfediyor. Zaten kadın dünya işçiliğine atılınca manevi hayatın zevkinden mahrum kalıyor.

Bu hal erkeklerde olunca halini şeyhi ile paylaşmalı eğer şeyhinden edep eder utanırsa mutlaka bir derviş  kardeşi ile paylaşmalıdır ki, kendisine olunan nimetin farkına vararak hatalara düşmekten kurtusun, sıratı müstakim yolunun şerefli yolcularından olsun.

Unutmayınız ki derviş, derviş kardeşinle muhabbet edince bazı karanlık düşünceler aydınlanır.

Aslında muhabbet ehli dervişin kendisini eksik hissetmesi Allah’a yakınlık eksikliğidir. Ama derviş bunu anlamadığı için mana destisini dolduramıyor, aksine şeyhi ile muhabbet edemediği için testiyi doldurayım derken hilekâr nefsin oyunu ile yıkılmış oluyor.